(( 9.cu )) Yavuz Sultan Selim Geçilemez sanılan Sina Çölünü 13 Günde Geçti
13 günde geçilen Sina Çölü ve Yavuz Sultan Selim
Hemen vezirler padişahın en yakın dostu, sohbet arkadaşı ve sırdaşı olan Hasan Can‘a müracaat ederek durumu öğrenmesini istediler. Hasan Can padişahın yanına yaklaşarak;– Hayırdır inşaallah Sultanım bütün ordu merak eyler durur; Devletlü padişahımız, aceb niçün yaya yürürler diye telaş ederler,dedi.
Yavuz Sultan Selim büyük bir maneviyat ve huşu içerisinde Hasan Can‘a dönerek; -”İki cihan sultanı Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem önümüzde yaya yürürlerken biz nasıl at üzerinde olabiliriz Hasan Can?
Bir müddet bu şekilde giden Yavuz Sultan Selim Han, tekrar atına binmesiyle geri kalanlarda atlarına binerek yollarına devam ettiler. Ve geçilmez denilen Sina Çölü 13 gün gibi kısa bir sürede geçilmiş, yaklaşık 100 yıldır yağmur yağmayan çöle, ordunun geçiş sırasında yağmur yağmıştır.(Allah (C.C.) adına atılan her adımın arkasında Allah’ın yardımı vardır. Hamd ve övgü O’nundur.)
Dünyâ târihin de ordusuyla beraber Sînâ Çölü’nü iki hükümdarın geçtiği rivayet edilir. Birisi Milattan önce 525 senesinde İran Şâhı Kâmbiz, diğeri ise, yine Milattan önce 332 senesinde Makedonya Kralı İskender’dir. Onlardan sonra bu çöl, yürüyüşle ve büyük bir ordu ile geçilmemiştir. Bu çölde gündüz sıcaklık 40-50 dereceye kadar çıkar, geceleri ise, 0 dereceye kadar düşer. Bu iki ısı farkı arasında insanın yaşaması çok zordur.
Yavuz Sultan Selim Han, ordusuyla beraber Mısır seferine giderken 2 Ocak 1517’de Kurban Bayramı’nın birinci günü Gazze’ye vardı. Burada 9 Ocak 1517 gününe kadar kalındı. Bütün kuvvetleriyle Gazzede toplanan 60 bin kadar Osmanlı ordusu eksiklerini tamamladıktan sonra Sînâ çölünü (Tih sahrası) aşmak üzere 9 Ocak 1517 günü yürüyüşe geçti, geniş ve kumlu sahaya girdi.
Bu çölü geçişte Osmanlı ordusunun Gazze-Kâhire arasında yürüdüğü yol, Gazze-EI-Ariş-Katiyye-Sâlihiyye-Belbis-Kâhire güzergâhı idi. Osmanlı ordusu ilk gün Han-Yunus’a geldi. Buradan ikinci gün Radde’ye gelindi. Burada bir gün kalındı ve ertesi sabah tekrar yürüyüşe geçildi. Bu gün ancak 18 km. yürünebildi. Akşama doğru El-Ariş’e gelindi. Bir müddet dinlenildi ve ardından yürüyüşe geçildi. Bu gün 30 km. yol alındı, karanlıkta Kabrülmesâî’ye varıldı. Ertesi sabah buradan yola çıkıldı, sıcak ve kum yüzünden zorluklar çekilerek fakat, zafer azmiyle yüksek moral içinde 45 km. daha yol alındı. 14 Ocak 1517 günü, 50 km. yüründü. O zamanlarda henüz açılmamış Süveyş kanalının güzergâhından geçildi. Bu yerin 10 km. kadar batısında Habukule denilen yere gelindi. Bu suretle geçilmesi çok güç olan çöl hiçbir zayiat vermeden geçilmiş, Nil Nehri’ne yaklaşılmıştı. 9 Ocak Cuma günü Gazze’den ayrıldıktan 13 gün sonra Sâlihiye’ye gelindi. Sâlihiye, Nil Nehri kıyısında meskûn bir yerdi. Çekilen zahmetler unutulmuş, Nil vadisinin serinliği ruhlara taze bir hayat vermeye başlamıştı..
ÇÖL NEDEN GEÇİLDİ
Safevi Devleti ile Osmanlı’ya karşı ittifak güden Memlük Devletinin yıkılması ve Kutsal Emanetlerin İstanbul’a taşınması ana amaçtı. Yavuz Sultan Selim Doğu sorununu çözülmeden Avrupa’ya yapılacak seferlerin zorluğunu görüyordu. Portekiz askeri-ticari gemileri Kızıldenize giriş çıkış yapıyor ve Memlük donanması bu geçişleri engellemekte yetersiz kalıyordu.
ASKERİ İSTİHBARATA GÖRE ÇÖLÜ GEÇMEK İMKANSIZDI
Vezir Hüsam Paşa ve yerli çöl adamlarının hazırladığı rapor Yavuz Sultan Selim’i kızdırmıştı. Vezir Hüsam Paşa tarafından Sina Çölü’nün geçilmesinin imkansız, denenmesinin büyük felaket/zayiat olacağı rapor edilmişti.
ÇÖL GEÇİŞİNDE Kİ ZORLUKLAR
Çöl akrepleri, yılanlar ve zehirli böcekler baş belasıydı. Kumların içinde gizlenen bu haşerat askerleri öldürebilecek kadar zehirliydi.
Bazı askerler sıcağın etkisiyle serap görüyor, kumlara atlayıp yüzmeye çalışıyordu. Bu şekilde asker zayiatı verilmiştir.
Çölde konaklamaya geçildiği zaman kurulan ordugahlara gerilla saldırıları düzenleniyordu.
Memlüklülerle iş birliği yapan Bedeviler aç bıraktıkları vahşi hayvanları ordu kollarının üzerine salıyordu.
İnce ve hafif çöl kumu yüzünden askerler botlarını sıkı sıkıya bağlamak zorunda kalıyordu. Askerlerin bir kısmında egzema ve mantar rahatsızlığı oluşuyordu.
Bazı bölgelerde ki kum fırtınaları yüzünden bütün eşyaların ve teçhizatların içi çöl kumuyla doluyordu. İlk defa Çöl Geçişi yapan Türk ordusu bu duruma alışkın değildi.
Kum bazı bölgelerde o kadar yumuşak ve inceydi ki adım atmak bir dert arabaları yürütmek ayrı dertti.
Bu yüzden bazı bölgelerde ki geçişler çok zaman alıyordu.
Gerilla karşı saldırıları nedeniyle su bulunan bölgelere geçişlerde sürekli çatışmak zorunda kalınıyordu.
—
Son 100 yıldır yağmur yağmayan bölgelere yağmur yağmış, rota üstünde ki bazı noktalarda su bulunmuştu.
—
Memlük ordusu iki kere kaybetmesine rağmen Osmanlı Ordusunun Sina Çölünü aşıp Mısır’a girebileceğine ihtimal vermiyordu. Sina Çölünü doğal bir koruma olarak görüyordu. Timur ve Moğolların başaramadığını Yavuz Sultan Selim ve silah arkadaşları hem Sina Çölünü geçip hem de Ridaniye Savaşını taktik dehayla kazanarak dünyanın en güçlü devleti olduğunu bütün otoritelere kabul ettirdi.
Ordunun Kahire’ye girişinden sonra başlayan sokak savaşları ve kırsal kesimde ki gerilla hareketleri bir kaç ay içinde bastırıldı. Kutsal Emanetler İstanbul’a getirildi. Portekiz gemileri için Kızıldeniz yolu kapanmış oldu. İpek Yolu kontrolü tamamen Osmanlı’nın eline geçerken, Osmanlı Devleti hazinesi dolup taştı. Hazine mührü Yavuz Sultan Selim adına mühürlenip açıldı. Bu gelenek Osmanlı Devleti yıkılana kadar devam ettirildi.
İkinci dünya savaşı sırasında Nazi ordularının motorlu araçlara rağmen çölde zorlandıklarını, İsrail ordusunun tank ve mekanize kuvvetlerinin üstünlüğüne rağmen Arap-İsrail savaşlarında iklim şartlarından dolayı yüksek oranda tank zayiatı verdiğini düşünürsek, ve Mısır Seferinden 300 yıl sonra Napolyon’un ordularının bu çölde gömüldüğünü ve Napolyon’un ordusunu bırakıp kaçtığını aklımıza getirirsek, Osmanlı ordusunun bu çölü 13 günde geçişi Yavuz Sultan Selim ve ordusunun ne kadar dirayetli ve inançlı bir kişilik olduğunu bize hala hatırlatmaktadır.